Danışanım seansa beş yaşındaki kızıyla gelmişti. Biz görüşmemizi yaparken çocuk bekleme salonunda babasıyla beraber oturmuştu. Anneyi yolcu ederken çocuğu da görmek için bekleme salonuna çıktım ve ona bir tane çikolata ikram ettim. Annesi “Tülay Teyze’ye teşekkür et hadi “ dedi. Kız utandı ve annesinin arkasına saklandı. Annesi çocuktan daha çok utanmış olmalı ki “Çabuk geri ver o zaman çikolatayı teşekkür etmeyeceksen” dedi.
Şimdi diyeceksiniz ki çocuğa neden çikolata verdin? Elbette mevzu o değil.
Bu annenin yaptığını çocuğuna kaç kişi yaptı parmak kaldırabilir mi? Peki kaç kişi annenin terbiye yöntemini doğru buldu? Ne var yani çocuk teşekkür etmeyi öğrenmesin mi, çocuk terbiyesi diye bir şey yok mu, ağaç yaşken eğilmez mi, çocuktan teşekkür etmesini istemenin nesi kötü diyenler çoğunluk olabilir. O zaman kısaca açıklayayım.
Şimdi buradaki anne çocuğuyla benim aramda kaldı. Bi tarafta Tülay teyzesinin sevgisi, ilgisi ve elinde çikolatasıyla çocuğunun mutluluğunu seyretmek var, diğer tarafta Tülay Hanım’ın karşısında çocuğuna teşekkür etmeyi bile öğretememiş ve rezil olmuş kendisi var. Evet bu anne gerçekten benim onun hakkında bir çocuğa teşekkür etmeyi öğretememiş diyeceğimi düşündü. Anne çocuğuna yeterince terbiye verememiş olmanın utancıyla çocuğunu utandırdı.
Anneye göre bu bir rezillikti. Ama bana göre hiç öyle değildi. Bana göre hiç bir terbiye yönteminin çocuğun kişiliğinde yara açmaya hakkı yoktur Çocuğun kişiliğini yaralamak pahasına ona öğreteceğiniz şeylerin çocuğa bir faydası olmaz ki. Eğer siz evde teşekkür eden, saygılı, özür dilemesi bilen biriyseniz çocuğunuza bunları öretmenize gerçekten gerek yoktur.
Çocuk bunları zamanla kendiliğinden öğrenir. Ama bizler çocuklarımız yüzünden rezil olacağımız, iyi çocuk yetiştirememiş olmanın utancını taşıyamadığımız için onlara kızarız.
Biz burada kendimizi aklama pahasına çocuğumuzu zor durumda bırakıyoruz. Görüyor musunuz diyoruz başkalarına. Ben çocuğumu çok iyi yetiştiriyorum. Terbiyesini veriyorum. Ben iyi bir anneyim. Ama bu çocuk terbiye almıyor.