Bazen evlilikler tıkanma noktasına gelebilir. Maddi sebepler, geçimsizlik, kıskançlık, ihanet, öfke… her şey üst üste gelir. Bir umut yokmuş ve her şey bitmiş gibi görünür.
Oysa, bir zamanlar birbirlerini sevmiş insanlar için, her zaman umut vardır. Sevgi her türlü tıkanmanın yolunu açar. Ama çiftler talep etmekten ve “ben” demekten kendilerini alamazlar, hep konuşurlar ama hiç dinlemezler.
İşte bu noktada, haklı olma isteği, haklı çıkma gayretiyle sürdürüldüğünde ortaya çıkan sonuçlar, o evlilik için yıkıcı olur.
İhtiyaçlarınız çok fazla olabilir. Çok ama çok haklı olabilirsiniz. Acı çekmiş, kırılmış ve incinmiş olabilirsiniz. İşte o zaman bir de şunları hatırlamakta fayda vardır:
Çok haklı olmanızın bir anlamı yoktur.
Haklı olma isteği egonuzun kurduğu en büyük tuzaktır.
Bazen ilişkinin sağlığı açısından haklı bile olsak adım atması ve sorunu çözmesi gereken taraf biz olabiliriz.
Önce kim adım atacak, kim özür dileyecek, kim alttan alacak gibi sorulara takılmayın, sınırlarınızı koruyabildiğiniz sürece çok fazla gurur ve kibir yapmayın.
Önemli olan kimin haklı olduğu değil, sorunların çözülmesidir.
Aynı anda hem haklı hem mutlu olmak çok zordur.
Yaşadığımız acıların tek sorumlusu eşimiz değildir.