Kötü söz sadece küfür müdür? Eğer bir insana ağza alınmayacak küfürler etmiyorsanız, her lafı söyleyebilir misiniz? Mesela, “o ne biçim elbise”, “ne sürdün sen yüzüne”, “hala mı ayrılmadın ondan”, “profil fotoğrafın da güzel çıktığını mı düşündün”… Yani bunun gibi kişinin seçimlerini, kararlarını, lakabını hedef alan bir sürü yıkıcı söz söyleyip, ondan sonra karşınızdaki kişi sinirlenince de kırılıp “sana da hiç laf söylenmiyor”, “ağzımızı da mı açmayalım” , “sanki küfür mü ettim”, “ben ne dedim ki şimdi”, “senin iyiliğin için bir daha da bir şey dersem”…. diyemezsiniz, diyemeyiz… Bu sözler en büyük küfürden daha fazla hakaret içerir, duyanı çok incitir, sinirlendirir ve bu sözlere muhatap kalan kişi sonuna kadar haklıdır.
Yani birini incitmek için illa da aleni hakaret, küfür etmeniz gerekmez. Ses tonunuzu bile yükseltmeden en büyük küfürden daha yıkıcı olabilirsiniz… Sonuçta küfür, küfür eden kişinin ahlaki yapısıyla ilgilidir. Çok sinirlense de kimse küfür cümlesini üstüne alınmaz (psikopat değilse). Mesela o.. çocuğu küfrünü duyan birisi acaba gerçekten öyle miyim diye şüpheye düşüp annesini aramaz. Terbiyesiz insanlarla muhatap kaldığımız için canımız sıkılır, sinirimiz bozulur ama psikolojimiz bozulmaz.
Elbette hiç birimizin niyeti sevdiklerimizi üzmek, incitmek olamaz. İnsan böyle şeyleri fark etmeden yapar. Peki ne yapmalıyız? Çok sevdiğimiz biri bize göre hiç yakışık olmayan bir şey yaptı ve beğenmedik diyelim? Ağzımızı açmayacak mıyız, hani dost acı söylerdi, ortada olumsuz bir şey varsa ve sevdiğimiz kişi kendi kendine bunu göremiyorsa öyle bakalım mı? Hayır tabi ki de… Söyleyelim ama adabıyla söyleyelim. Mesela arkadaşınızın elbisesini yakışıksız buldunuz. Hemen “nerden buldun bu elbiseyi” ya da “çok mu aradın sen bunu” demeyin. Çünkü bu cümlenin açılımı şudur: “giyinmeyi bilmiyorsun”, “hangi ortamda ne giyileceğini bilmiyorsun”, “uygun davranmayı bilmiyorsun”.
Kimse bunun altından kalkamaz, kendinden şüpheye düşer, iletişime kendine kapatır ve çok önemli bir öneriyi bile iletme şansınızı kaybedersiniz. Böyle cümlelerin çapı çok geniştir. Her yere çekebilirsiniz ve çocukluğundan beri bu cümlelere maruz kalan biri hep ürkektir, tutuktur, hiçbir yerde kendisi gibi olamaz, rahat edemez..
Bunun yerine daha net, sadece elbiseyi hedef alan bir cümle kurun. Ama öncelikle fikrinizi söylemek için o kişinin iznini alın. Bakalım sizi duymak istiyor mu? “Nasıl olmuş ne düşünüyorsun” derse sorun yok. Ama sormuyorsa “bir öneri de bulunabilir miyim, bir şey gördüm paylaşabilir miyim” diye sorun. Evet komik gelmesin alışın buna. Kişisel fikirlerimizi sorarlarsa ya da izin verirlerse söyleyebiliriz. Ama sormuyorlarsa ve ille de söylemeniz gerektiğini düşünüyorsanız deyin ki: “Canım güle güle giy elbiseni, rengi, modeli çok güzelmiş ama kumaşı biraz ince ve ışıkta için görünüyor”. Burada sadece elbisenin durumuyla ilgili konuştuk. Ama şu çok yıkıcı bir cümle olurdu “Kendini göstermeye çok heveslisin galiba, kızım ne biçim elbise bu böyle, her yerin meydanda”. (Belki de canı öyle istedi ve çok da farkında?)
Sonuçta meselenin aslı özen göstermekte yatıyor.. “O benim küçüğüm, o benim çocuğum, o benim kardeşim, o benim kaç yıllık dostum” diyerek, sevdiklerimizle gelişigüzel konuşamayız. Zaten insanı yaralayan hep en yakınları değil mi? Sevdiğimiz insanlar ancak bizi yaralayacak kadar yakınımıza girebilir. Yoksa dışarıdaki insanların söyledikleri kimin umurunda.
Sevgiyle kalın hoşça kalın.
Psk. Tülay KÖK